27 Şubat 2015 Cuma
26 Şubat 2015 Perşembe
16 Şubat 2015 Pazartesi
Vole!
Etiketler:
beşiktaş,
bursaspor,
ozan tufan,
vole!
Bursasporlu Ozan Tufan'ın 89. dakikada Beşiktaş ağlarına gönderdiği muazzam vole...
Ancak bu golün ardından verilen, penaltı ile, hatta foul ile alakası olmayan bir pozisyondan doğan gol ile hem Şenol Güneş'in ekibinin uğraşları, hem de genç Ozan'ın bu golü sadece bir maç enstantanesi olarak kalacak maalesef...
8 Şubat 2015 Pazar
Tutunamayanlar: "Robinho"
Etiketler:
ac milan,
manchester city,
real madrid,
robinho,
santos,
tutunamayanlar
Bu kez, aktif futbol hayatına devam eden ancak sönen bir yıldızdan bahsedeceğim yazıda...
Robson de Souza, takma adıyla Robinho, 25 Ocak 1984'te Brezilya'nın São Vicente şehrinde dünyaya geldi... Çocukluğunu da doğdu şehrin sokaklarında ve kıyıda olmasından ötürü plajlarda futbol oynayarak geçirdi... Top peşinden ayrılmayan bu genç, 1999 senesinde, Pele tarafından bizzat Santos kulübünün altyapısına alındı... Çalım becerisi ve kıvraklığından ötürü altyapıda ön plana çıkan Robinho, 2002 yılında 15 yaşındayken ilk profesyonel kontratını Santos ile imzaladı... İlk sezonunda tam 24 maça çıktı ve 1 gole imza attı... Santos'un 2002 şampiyonluğunda takıma katkı sağladı...
Sonraki sezonda Santos, Libertadores Kupası için mücadele ediyordu... Gruptan 14 puan ile lider çıktılar ve Uruguay ekiplerinden Nacional ile eşleştiler... Robinho ilk maçta takımının 3. golünü kafa ile attı... Genç oyuncunun ön plana çıktığı maçlardan oluyordu bu maç aynı zamanda... İlk maç Uruguay'da 4-4 bitiyordu... İkinci maçta da Santos evinde 2-2'lik bir skor elde edince tur atlayan taraf oluyordu Robinho'nun takımı...
Robinho vs Nacional 2003 paylaşan: umutnaderi
Finale kadar çıkan Santos, finalde o zamanların en iyi Arjantin ekiplerinden Boca Juniors'a yenildi...
2004 sezonunda ise Libertadores Kupası'nda bu kadar başarılı olamıyordu Santos... Gruptan yine lider çıktılar ancak çeyrek finalde Kolombiya'nın Caldas ekibine boyun eğdiler... Buna rağmen Robinho'nun son 16 maçında kaydettiği gol, turnuvanın en güzel gollerinden biri oldu...
2004 sezonunda ise Libertadores Kupası'nda bu kadar başarılı olamıyordu Santos... Gruptan yine lider çıktılar ancak çeyrek finalde Kolombiya'nın Caldas ekibine boyun eğdiler... Buna rağmen Robinho'nun son 16 maçında kaydettiği gol, turnuvanın en güzel gollerinden biri oldu...
Ligde ise işler dört dörtlüktü... Robinho 2004 sezonunda ligde tam 37 maça çıktı ve 21 gol kaydetti... Santos 89 puan ile şampiyon oldu... Bu başarılı sezonunun ardından bazı Avrupa kulüpleri Robinho'yu takip altına aldı... Ancak Robinho Santos'ta kalmaya karar verdi ve 2005 sezonuna yine Santos forması altında girdi... Libertadores Kupası'nda 3. kez gruplardan birinci çıktı Santos... Son 16 turunda Chile ekibi ile yapılan ilk maçta sahanın yıldızı oluyor, bir gol atmasının yanında kendi pozisyonundan penaltı çıkartarak ikinci golünü de rakip ağlara bırakıyordu...
Çeyrek final maçında ise takımına bir asist ile yardım etse de Santos'un turu geçmesi için yeterli değildi... Santos'taki son sezonunda da Copa Libertadores macerası çeyrek finalde noktalanıyordu... Ligde ise 59 puan ile 10. sırada sezonu bitirdiler... Robinho oynadığı 12 maçta 9 gol attı... Yaz aylarında Avrupa kulüplerinden Robinho için teklifler yağmaya başladı... 2005 Temmuz ayında Real Madrid, Santos'un kapısını 24 milyon €'luk bir teklif ile çalınca transfer gerçekleşti...
Robinho bu transfer sonrası Real Madrid'de en son Luis Figo tarafından giyilen 10 numaralı formanın sahibi oldu... 2005-06 sezonunda La Liga'da 37 maçta forma giydi, 8 gol atarken 5 asist yaptı... Sonraki sezonda ise 32 maçta forma giyerken, 8 gol atıp 6 asist yaptı... Şampiyonlar Ligi'nde ise ilk golünü bu sezon içerisinde attı ve Real Madrid ile La Liga şampiyonluğu yaşadı... Bu Robinho'nun kazandığı 3. kupa oluyordu...
2007-08 sezonuna da iyi başladı Robinho... Bu sezonda ilk golünü Olympiacos'a karşı oynanan Şampiyonlar Ligi grup mücadelesinde kaydetti... 4-2 biten grubun kritik maçında takımına iki gol ile katkıda bulundu...
2007-08 sezonuna da iyi başladı Robinho... Bu sezonda ilk golünü Olympiacos'a karşı oynanan Şampiyonlar Ligi grup mücadelesinde kaydetti... 4-2 biten grubun kritik maçında takımına iki gol ile katkıda bulundu...
Bu maçtan sonra form yakayan Robinho, La Liga'da oynadığı 32 maçta 11 gol kaydedip 8 asist yaptı... Real Madrid de ikinci kez üst üste 2007-08 sezonunun La Liga şampiyonu oluyordu... Robinho'nun 4. kupasıydı... Bunun yanı sıra Robinho takımdaki en skorer üçüncü oyuncu oluyor ve en fazla asist yapan altıncı oyuncu oluyordu... Yaz transfer sezonu Robinho için fazla hareketli geçmese de transferin son günlerinde Arap hissedarların Manchester City kulübünü satın alması ile finansal kaynak kazanan City kulübü Real Madrid'e 42 Milyon €'luk bir teklif yaptı... Teklif kabul edilince de City'nin Arap yatırımlı ilk önemli transferi gerçekleşti... Robinho Manchester City'ye transfer olmuştu...
Milli takımdan da arkadaşı olan Elano ve genç İngiliz Daniel Sturridge ile iyi anlaşarak performansını zirveye çıkaran Robinho bu sezonda 42 maça çıktı ve 15 gol kaydetti... Yıl içerisinde oynanan 2010 Dünya Kupası eleme maçlarında 15 maçta forma giydi ve 4 gol, 3 asistlik performans gösterdi... Bununla beraber, 2009 Konfederasyon Kupası'nda her maçta forma giydi ve 1 gol 2 asist ile takımına katkı sağladı...
City'deki ilk sezonu çok iyi gitse de ikinci sezonunda daha sezonun başında yaşadığı ciddi bir sakatlıktan ötürü ligde sadece 12 maçta forma giyebildi ve izin isteyerek Santos'a kiralık olarak geri döndü... Ancak orada da işler iyi gitmedi ve gol atamadı... Bütün sezon boyunca attığı tek gol FA Cup'ta İngiltere 2. lig ekiplerinden Scunthorpe United'a karşıydı... Ancak yine de Dunga'nın Brezilya kadrosuna seçildi... 2010 Dünya Kupası'nda 4 maçta forma şansı buldu ve 2 gol atarak yeni bir başlangıç yaptı... Son 16 turunda Şili'ye ve çeyrek finalde o sene kupada final oynayan Hollanda'ya gol atmayı başardı... Bu performansı ile beraber transfer döneminde 18 milyon €'ya AC Milan'a transfer oldu...
Tekrar eski günlerine dönen Brezilyalı oyuncu, 2010-11 sezonunda 45 maçta forma giydi ve 15 gol atıp 6 da asist yaparak takımına önemli bir katkıda bulundu... Bu sezon boyunca ligde attığı 14 gol ile birlikte takım arkadaşları Alexandro Pato ve Zlatan Ibrahimovic ile birlikte 14'er gol atarak gol krallığında 8. sırayı paylaştılar ve yüksek gol paylaşımı beraberinde Serie A şampiyonluğunu da beraberinde getirdi... AC Milan ezeli rakibi Inter'in 6 puan önünde 82 puan ile şampiyon oldu...
Sonraki sezonda yine iyi gidişini sürdürse de sakatlıklar sürekliliğe izin vermeyince, Robinho da düşüşe geçti... Ancak yine de oynadığı maçlarda iyi performanslar gösterdi... Oynadığı 28 lig maçında 6 gol atıp, 11 asist yaptı... Şampiyonlar Ligi'nde ise Milan ile beraber çeyrek finale kadar çıktı ancak çeyrek finalde Barcelona'yı geçemediler... Serie A'da zirveyi son maça kadar zorladılar ancak 80 puan ile onların 4 puan üstündeki Juventus'u geçemediler ve ligi en yakın takipçileri olan Udinese'nin 16 puan üstünde 2. olarak tamamladılar...
Filippo Inzaghi'nin emekli olmasının ardından Pato 9 numaralı formayı aldı... Robinho da Pato'dan boşalan ve uğurlu olarak nitelendirdiği 7 numaralı formasına kavuştu... Ancak 2012-13 sezonuna iyi bir başlangıç yapamadı Robinho... Kronik hale gelen sakatlıkları ve bu sebeple düzenli olarak forma giyemeyişi performansını olumsuz biçimde etkiliyordu... Ligin ilk yarısında iki kere ciddi sakatlık geçirerek tam 8 maç kaçırdı... İkinci yarıda ise performansının ciddi bir düşüşe geçmesi sebebi ile bazen kadroya alınmadı bazen de yedek kulübesine mahkum oldu... Bu seferki düşüş ciddiydi... Ligde oynamayı başardığı 23 maçta sadece 2 gol kaydetti... 6 tane de asisti vardı... Sezon sonunda, Santos kulübü iki kez Robinho'yu istedi, ancak düşük maaştan ötürü Robinho teklifleri geri çevirdi... Buna rağmen, Milan ile daha düşük bir ücrette kontrat yenilemek zorunda kaldı ve kontratını 2016 yılına kadar uzattı...
2013-14 sezonuna daha iyi bir başlangıç yapmıştı... Şampiyonlar Ligi'nde gruplarda Barcelona'ya San Siro'da, vatandaşı Kaka'nın asistinde bir gol attı... Ligde ise 8. haftaya kadar 2 gol atıp 4 asist yaptı... Sonrasında ise yaşadığı düşüşten dolayı daha az süre buldu ve aralık ayında yaşadığı omuz sakatlığından ötürü 5 maç kaçırdı... Döndükten 6 hafta sonra tekrar sakatlanarak tamamen formdan düştü... İkinci dönüşünde tam anlamıyla yedek kulübesine mahkum olmuştu... İşler kötüye gidiyordu...
Robinho için kabus gibi geçen bir sezondu... Ancak Milan kulübü de çok başarısız bir şekilde ligi 8. sırada bitiriyordu... Sezon boyunca bazı karşılaşmalarda milli takıma çağırılmasına karşın, Luiz Felipe Scolari'nin takımına çağırılmadı ve Brezilya'da düzenlenecek olan dünya kupasında ülkesini temsil etme şansını kaçırdı... Düşüşü ile beraber Santos'un yolunu ikinci kez tuttu... Milan'ın maaşının yarısını ödemeyi kabul etmesi üzerine, 6 Ağustos 2014'te tekrar evine döndü... Santos'ta oynadığı 16 maçta 4 gol kaydetti...
Şimdilerde ise 31 yaşında ve Santos ile yeni sezona, yeni bir başlangıca hazırlanıyor... Yolu açık olsun...
Umut Naderi
7 Şubat 2015 Cumartesi
4 Şubat 2015 Çarşamba
2 Şubat 2015 Pazartesi
Galatasaray - Bursaspor
Etiketler:
barış manço,
bursaspor,
galatasaray
Dün, maçta belki futboldan çok daha önemli bir şeye tanık oldum... İki farklı rengi savunan, uğruna hayatlarını adayan iki farklı taraftar grubu vardı stadyumda... Maçın başından itibaren küfürleşen, yuhalaşan hatta belki arada file ve cam engel de olmasa birbirlerine madde fırlatmaktan da geri kalmayacak iki farklı taraftar grubu... Biri kendine "Timsah" diyor öteki de "Aslan"... Ama maçın başlamasına 10 dakika kala, ekranlarda sevgili Barış Manço'yu gördüğünde herkes bir oldu kalabalıkta... "Kol Düğmeleri" şarkısının o ağır ezgisi çaldı ve tüm tribünler, buna Bursa tribünleri de dahil, atkılarını da ritmin ağırlığında bir sağa bir sola salladılar... O an aşırı mutlu oldum... En son Ali Sami Yen stadının son maçında, maçtan sonra Barış Manço'nun "Unutamadım" şarkısı çalmıştı tribünlerde... O anı hissettim... Ölümünün 16. yılında Barış Manço ancak böyle, kendi gibi saygı ve sevgi ile anılabilirdi... Kol düğmelerinden sonra da Bursa tribünlerinin "Sarı Çizmeli Mehmet Ağa" şarkısına eşlik etmeleri de muhteşemdi...
Bunlardan birkaç dakika sonra iki takım da sahaya çıktı... İlk dikkatimi çeken, Hakan Balta'nın sol bek, Alex Telles'in sol açık olarak maça başlamasıydı... Afrika Kupası'ndan dönen Chedjou'yu da Hamza Hoca hiç tereddüt etmeden 11'e almıştı, acaba doğru mu yapıyordu?..
Bursaspor hızlı ataklarla gelirken, Galatasaray'ın savunmada yaptığı gereksiz paslaşmalar ve hareketler de basan rakibe pozisyon veriyordu... Önce Bakambu iki kere Balta'nın arkasından fırlayarak pozisyona girdi ve kaçırdı... Daha sonra üçüncü pozisyonda Volkan Şen sarktı arkaya, o kaçırmadı... Şimdi burada bir tercih yapmak gerekiyor stoperler arasında... Chedjou'ya güçlü adamı veriyorsan, demek ki hızlı adam Balta'ya kalıyor... İyi de Balta kaçırdığında adamı yakalayacak hızda değil... Bu yüzden verilen pozisyonlar kaçınılmaz oluyor...
Balta Bakambu'yu 2 kez, Koray Ozan'ı 1 kez, Chedjou Bakambu'yu 1 kez ve Volkan'ı 1 kez kaçırdı... Chedjou Bakambu'ya pozisyon verirken yaptığı hatanın benzerini Gine maçında da yapmıştı...
Maçta Hakan Balta sol bek ve sol stoper oynadı... Koray Günter sol stoper ve sağ bek oynadı... Alex Telles sol açık ve sol bek oynadı...
Bu kadar dağınık bir savunma yapısıyla zaten arkaya rakip oyuncuyu kaçırmak kaçınılmaz... Savunmada partnership önemli bir olgu... Neredeyse 20 dakikada bir bu olgu değişince, anlaşmazlık yaşanıyor en geride... En sonunda da pozisyonları kaçıran rakip Volkan Şen gelince atıyor...
Olcan'ı hiç beğenmediğim bir başka maç oldu... Zaten o göbek ile fazla da oynayamaz sanırım... Yekta göbek oynadı, sağ bek oynadı ama yine bir fark yaratmadı... Bruma oyuna girdikten sonra aksiyonunu gösterdi... Topla harika olduğunu her maç gösteriyor...
Bir de Şener'in Telles'i maymun ettiği pozisyon vardı ki, NBA'de vardır, "Bilek Kırma" derler, aynı o şekilde Şener Telles'i kanadında mahvetti... Ekleyelim onu şuraya...
Şunu da ekleyeyim son olarak;
Bunlardan birkaç dakika sonra iki takım da sahaya çıktı... İlk dikkatimi çeken, Hakan Balta'nın sol bek, Alex Telles'in sol açık olarak maça başlamasıydı... Afrika Kupası'ndan dönen Chedjou'yu da Hamza Hoca hiç tereddüt etmeden 11'e almıştı, acaba doğru mu yapıyordu?..
Bursaspor hızlı ataklarla gelirken, Galatasaray'ın savunmada yaptığı gereksiz paslaşmalar ve hareketler de basan rakibe pozisyon veriyordu... Önce Bakambu iki kere Balta'nın arkasından fırlayarak pozisyona girdi ve kaçırdı... Daha sonra üçüncü pozisyonda Volkan Şen sarktı arkaya, o kaçırmadı... Şimdi burada bir tercih yapmak gerekiyor stoperler arasında... Chedjou'ya güçlü adamı veriyorsan, demek ki hızlı adam Balta'ya kalıyor... İyi de Balta kaçırdığında adamı yakalayacak hızda değil... Bu yüzden verilen pozisyonlar kaçınılmaz oluyor...
Balta Bakambu'yu 2 kez, Koray Ozan'ı 1 kez, Chedjou Bakambu'yu 1 kez ve Volkan'ı 1 kez kaçırdı... Chedjou Bakambu'ya pozisyon verirken yaptığı hatanın benzerini Gine maçında da yapmıştı...
Maçta Hakan Balta sol bek ve sol stoper oynadı... Koray Günter sol stoper ve sağ bek oynadı... Alex Telles sol açık ve sol bek oynadı...
Bu kadar dağınık bir savunma yapısıyla zaten arkaya rakip oyuncuyu kaçırmak kaçınılmaz... Savunmada partnership önemli bir olgu... Neredeyse 20 dakikada bir bu olgu değişince, anlaşmazlık yaşanıyor en geride... En sonunda da pozisyonları kaçıran rakip Volkan Şen gelince atıyor...
Olcan'ı hiç beğenmediğim bir başka maç oldu... Zaten o göbek ile fazla da oynayamaz sanırım... Yekta göbek oynadı, sağ bek oynadı ama yine bir fark yaratmadı... Bruma oyuna girdikten sonra aksiyonunu gösterdi... Topla harika olduğunu her maç gösteriyor...
Bir de Şener'in Telles'i maymun ettiği pozisyon vardı ki, NBA'de vardır, "Bilek Kırma" derler, aynı o şekilde Şener Telles'i kanadında mahvetti... Ekleyelim onu şuraya...
Umarım bu gelecek maçlara ders olur... Hamza hoca çarklarla bu kadar oynamaz...
Şunu da ekleyeyim son olarak;
Ruhun şaad olsun Barış Manço...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)