31 Mayıs 2013 Cuma

Savaş İçimizde...

Taksimdeki olaylarda, kurunun yanında yaş da yandı... Olaylarda orayı sadece ulaşım için kullanan insanlar dahi tazikli su ve biber gazına marus kaldı... Bu biber gazlarını polislere kim kullandırıyor bilmiyorum ancak, insanları oksijenlerinden mahrum ediyorlar, Taksim'e gittiğine pişman ediyorlar... Olaylarda astım hastaları hayatlarını kaybetti... Bunun bedelini kim ödeyecek? Oyuncak gibi kullandığınız biber gazları insan hayatına mal oluyor... Sadece ölüm değil yüzlerce yaralı var sokaklarda...

Olaylar oluyor... Bir otobüs şoförü, ekmek teknesini siper ediyor atılanlara... Kendisine yakın hissettiği halkını koruyor orada... Atılan bombalardan camları patlamış... Diğer kişiler ise gazdan uzaklaşmak kaçmak için arkasına sığınmış siperin... Siperin diyoruz... Siper, savaşta askerin mermilerden kendisini savunmak için sığındığı korunaklı yerdir... Taksimde savaş vardı! Polis, vatandaşı ile savaşıyordu... Bu ne demek?! Oradan geçen masum kişiler de bunlardan nasibini alıyor... Biber gazı oyuncak gibi kullanılıyor... Coplar havada savruluyor... Tazyikli su da kullanılıyor aynı zamanda! Nereden geldi bu bolluk?! Suyu vatandaşın canını yakmak için harcamak, israf etmek?! Neredeyiz biz?.. Savaş Doğu'da zannediyoruz, ama aslında savaş tam gözümüzün önünde... Kokusunu da almak mümkün... Gözleri yaşartıyor biraz ama...

Polisler biber gazını öyle oyuncak niyetine kullanıyor ki, vatandaşın ne duruma geldiği umurlarında bile değil maalesef... Geçen ay da bir haberde görmüştüm, inanamamıştım... U16 maçının birinde sahaya girip biber gazı sıkıyorlar ve küçük çocuklar, tek amaçları spor yapmak, mücadele etmek, maç kazanmak olan çocuklar, maçın sonuna doğru, bitmiş tükenmiş, nefes almakta zaten yeterince zorluk çeken o çocuklara biber gazı sıkıyor adi polis... Bu insanlık dışı birşey... Yaklaşık 60 dakika koşmuş o çocuklara tam da oksijene ihtiyaçları olduğu anda biber gazı sıkmak, cinayete teşebbüstür kanaatimce... Şeytanlıktır... Ruhları nasıl el veriyor ben bilmiyorum...

Taksimde de bunlar yaşandı... O patlayan bombalar, insanların bacaklarında izler bıraktı... Kulakları geçici olarak sağır etti... Bu şiddet neyin kininden geliyor? Vatandaşın suçu sadece savunma yapmak mı, hakkını arayıp söz söylemek mi?

Ülkenin geldiği durum da bu ya zaten... Gak diyeni içeri tıkıyorlar... Konuşmak yasak, doğruyu söylemek ise dayak yeme sebebi... Savunmak ise ölümcül sonuçlara yol açabiliyor... Savaş içimizde...



28 Mayıs 2013 Salı

Umursamazlara "Öyle Bir Mesaj Ki"


Sadece futbol paylaşmak ile olmaz bu iş... Asıl konulara da yönelelim biraz da... Bu defa tepki, Salı günlerinin en iyi 2. ratingini yapan diziden geldi... Mesaj verildi... Unutanlara umursamayanlara... Geriye dönmeyecek 43 kişi, yüzünde ya da yüreğinde yarayı sonuna kadar taşıyacak 144 kişi... Bir katliam dizide böyle işlendi... Bir mesaj verildi...

Futbol'da Kız Tarafı


 

2001 yılıydı, bizim Jardel’in eşi vardı malum, biraz arıza, bir piyano satın almış sanki virtüöz, fazıl say ne kullanıyorsa onun aynısı. Sanki Paris Olimpia’da konser verecek. Pazar günü saat sabah 10 gibi koca piyanoyu dayamış firma kapıya. ne bilsinler, onları da ilgilendirmez zaten. Konser salonu sanki evi. Florya da kocaman bir villa ama sonunda ev. Kapısı bacası belli. Laz fıkrası gibi duvarı yıkacaklar piyanoyu öyle sokacaklar. Ama tabi kaç günlük iş, molozu, tozu toprağı cabası. Ev tabiki de kiralık, ev sahibinden izin al vs vs bi dünya iş.
Ayrıca ev büyük bir villa. İç kısmın ortası boş. Çift merdivenle yukarı çıkılıyor antre 50 m2 falan. Evi aydınlatmak için çatının ortası sera gibi kalın dış cephe cam.
Şimdi günümüze gelelim.
Sneijder’ın eşi piyanoyu almış kamyon kapıda.
Yapılacak 2 alternatif var. 
 1- Lütfü Arıboğan'ın asistanını ararsın. Pazar pazar kim bilir nerede "short weekend" yapıyordur, Şile? Ağva? Kartepe? Mevsim neyse artık kısmet, belki bir yerlerde brunchtadır, belki de "close runaway from city life" modunda Asos, Uludağ... Ki hakkıdır, profesyoneldir, çalışır, kazanır ve kendi hayatı vardır. Ailesi, sevgilisi, çocuğu, eşi vs. vs. Belki Galatasaraylı bile değildir. Neyse, ararsın, filanca hanım/bey durum böyle böyle iletirsin. Muhtemelen önce günün anlam ve önemini belirten bir cümle kurar ve Lütfi beyin mazeretini iletir işin yarına kalıp kalamayacağını sorar ve ilk gerilim başlar. Futbolcuda ve yoğunlukla eşinde. Futbolcu muhattabıyla konuşurken ana dillerinde eşinin de vıdı vıdı seviyesine göre sinirler daha da gerilir. En sonunda Lütfü beye durum iletilmek zorunda kalınır. Lütfü beyde asistanına, asitanının sözlerini 2 ye katlayarak tekrarlar. Asistan da, bende bunları söyledim ama onlarda bunları bunları söyledi diyerek Wesley ve Jolanthe çiftinin sözlerini 4 e katlayarak iletir. En sonun da birinin tatilini, planlarını, hayatını iptal ederek floryaya gitmesi ve işi çözmesi gerekir. İnşaat, dekorasyon işleri ile ilgili çalışılan firmalara bakılır, yetkililerine ulaşılmaya çalışılır ..... eternity .... Saat 4 de olabilir 6 da 8 de, yada hiç olmayabilir. 2 tarafta da vıdı vıdısı günler sürer. İş başkana bile uzanabilir. İmparator devreye girebilir vs. Sonu ne olacağı Allah-u Alem.

Gelelim 2. alternatife.
2- Abdürrahim Albayrak aranır. Yarım saatte Sneijderın evinde olur. (Zaten %90 Metin Oktaydadır), bir duvara bakar, bir çatıdaki cama. Cep telefonunu çıkarıp kendi şirketinde maaşlı çalıştırdığı becerikli birini arar, bizim cam işlerini yapan X’i ara yarım saatte gelsin, sonra Y’yi ara vinci kamyona yüklesin acil Sneijderın evinde olun 1 saatlik bir işimiz var der. Vinçle Piyano çatı camları sökülerek evin ortasındaki antreye konur. Bu işler yapılırken Yolanthe hanım evdeki yardımcısına piyanonun kurulacağı yeri tembihler, Abdürrahim abi de adamına işin başında durmasını acil bitirmesini. Wesley ve Jolanthe çiftini floryada güzel bir lokantaya götürür. Wesleyi öper koklar pohpohlar, yedirir içirir. 1,5 saat sonra eve dönerler, etrafta kimseler yoktur, kapı çalınır içeri girerler, Yolanthe hanım uçarak salona doğru yönelir ve tamda olması gereken köşede piyano tüm ihtişamıyla durmaktadır. Önce bir sevinç çığlığı ve hemen yeni piyanonon başına geçer. Bu arada Wesley Apo abiye hiç kimseye sarılmadığı içtenlikle sarılıp defalarca teşekkür eder. O akşam diğer takım arkadaşları aileleriyle davet edilir, güzel bir yemekle birlikte Yolanthe hanımın piyano marifetleri dinlenir. Gırgır şamata kahka dolu bir akşam geçirilir. 3 gün sonra Sneijder ve arkadaşları Juve’ye Arena da 3 tane çakarlar. 1 hafta sonra Sneijder Hollanda milli takım kampındadır. Arien Robben yanına yaklaşır. Galatasaray’dan teklif var Wesley ne dersin der, manyakmısın gel sana bişey anlatacam der. 10 gün sonra Abdürrahim Albayrak Robben’i havaalanından alır ve bambaşka bir macera yeniden başlar. 
15 tane yönetici var. 14’ü profosyonel olsun, bir de Abdürrahim Albayrak olsun. Ona bari dokunmasınlar.
Ha, çok profesyonellerse eğer "hodri meydan", 1 Abdürrahim Albayrak'ın yaptığını 1 sene de yaptırmak için profesyonellere kaç para harcatmak gerekir adam gibi analiz edip cevap versinler. Cebinden harcadıkları, kurulucak ekibin masraflar, harcalamaları ve tabii ki aynı memnuniyeti yaratacaklar.
Hadi bakalım hesaplasın biri.
Bu arada isimler cisimler kişiler kurumlar tamamen örnektir. Yıl 2001 olur, 2013 olur, 2025 olur farketmez...

                                                                                                                                   ●   Önder VARDİŞ 


21 Mayıs 2013 Salı

Futbol Katilleri

Videoyu hazırlayan arkadaş gerçekten iyi bir iş yapmış... Emre Belözoğlu ve Joey Barton (al birini vur ötekine) gibi iki futbol katilini kıyaslamış...



İtirazlar olsun, kartların havada uçuşması olsun, sözlü tahrik olsun, küfürler olsun, fiziki müdahaleler olsun, darp olsun hepsini yapan bu iki oyuncudur... İkisi de sabıkalıdır yani anlayacağınız... Kesinlikle teknik direktör olsam sahada güvenmeyeceğim futbolcular listesinde ilk ikiyi kaparlar... Üçüncüde ise Balotelli ile Gattuso arasında kararsız kalırdım doğrusu... Melo da az değil aslında ama o daha az bunlardan...

Listem şöyle olurdu:
1- Emre Belözoğlu
2- Joey Barton
3- Mario Balotelli
4- Gennaro Gattuso
5- Pepe
6- Felipe Melo
7- Paolo Di Canio
8- Engin Baytar
9- Eric Cantona
10- Raul Meireles