16 Aralık 2013 Pazartesi

Bir Tür Roman Bu...

Kuralar çekiliyor, Galatasaray, Chelsea ile eşleşiyor... İlk maç TTArena'da oynanıyor... Çok hareketli geçen maçta Galatasaray kalesini gole kapatıyor... 61. dakikada Selçuk İnan'ın uzaktan şutu ile Galatasaray 1-0 öne geçiyor... Daha sonra ataklar oluyor da oluyor... Ancak maç 1-0 sonuçlanıyor... 6 gün sonra Galatasaray, Stamford Bridge Stadyumu'na gidiyor... Tüm stadyum masmavi iken, bir kısımda sarı kırmızılı destekçilerimiz gözüküyor... Maç başlamadan tribünler Didi'yi çağırıp selamlıyorlar... Maç başlıyor... Chelsea atak üstüne atak ile maça başlıyor... Derken 22. dakikada Fernando Torres, adaşı Fernando Muslera'yı bir plase ile avlıyor... Chelsea 1-0 öne geçiyor... İlk yarı Galatasaray başka gole geçit vermiyor... Daha sonra yine atak üstüne atak yapan Chelsea ceza sahasında topla buluşuyor, Chedjou rakibini yere düşürüyor ve Chelsea penaltı kazanıyor... Frankie topun başına geçiyor ve her zamanki gibi klas bir şekilde topu ağlara gönderiyor... 2-0 oluyor durum... Dakikalar 73'ü gösteriyor... Frankie'nin golü ile taraftarlar büyük bir sevinç yaşıyor... Chelsea yine etkili gelmeye başlıyor... Eden Hazard, Eboue'yi geçip sert şutunu kaleye gönderirken direkler geçit vermiyor... Daha sonra Juan Mata uzaktan şansını deniyor ancak top çok az fark ile dışarı gidiyor... Dakikalar Galatasaray aleyhine işlerken artık tabela 90'a yaklaşıyor... Dakikalar 89'u gösterirken Lampard'ın arapasını Semih Kaya kesiyor ve Galatasaray atağını başlatıyor... Top anında Felipe Melo'ya geliyor, ıslıkların arasında Melo topu uzun bir şekilde Didier Drogba'ya gönderiyor... Göğsünde yumuşattığı topu, dönerek çok sert bir şekilde Petr Cech'in koruduğu kaleye gönderiyor... Zaman yavaşlamış, mavi formalı binlerce kişi topun gidişini yürekleri çarparken izlerken, Cech topa doğru hamlesini yapıyor... Parmaklarının ucu ile topa temas etmeyi başarsa da, yıldızlı o top, masmavi stadyumun, bembeyaz fileleri ile buluşuyor... Chelsea taraftarı düşünceli... Golün ismi Didier Drogba... Sevinmiyor Fildişili Yıldız, ancak bunun yanında suskunluğa bürünen mavi stadyumdaki binler, bir anda bu golü ve efsaneyi alkışlamaya başlıyor... Mourinho koltuğundan kalkıyor ve eldivenlerini çıkararak eski öğrencisini alkışlamaya başlıyor... Chelsea'li futbolcular yıkılıyor... Galatasaray farkı 1'e indirirken, hakem bu karşılaşmanın bitişini belirleyen o son düdüğü çalıyor... Alkışlar yeniden başlıyor... Didier, stadyumu, eski evini selamlıyor... Wesley Sneijder de eski hocasına, Jose Mourinho'ya sarılıyor... Herkes soyunma odasına giderken Didier Drogba unutulmayanları akla tekrar kazıyor...



8 Aralık 2013 Pazar

Çizgi Dışı: Düzlüğe Çıkıyoruz...

Gelecek nesiller adına endişeliyim... Endişeli olma sebeplerimden biri de duyarlı olmam... Çünkü şu sıralarda ülkemizde yaşananlar bazı kesimleri ve o kesimlerdeki gençleri maalesef çok olumsuz bir yönde etkilemekte... Çoğunun aslında hiç bir suçu yok... Ancak bir söz vardır ya hani, "İnsan, anne ve babasını seçemez." diye... O sözün anlamı burada daha iyi anlaşılıyor... Bu ülkedeki yanlış oyunlara alet edilenlerin büyüttüğü bu gençler bu yanlış politikaların esiri haline geliyorlar... İlk olarak aileden öğretilen bu yanlışlar, daha da yanlış politikaların esiri olmuş devletin okullarında eğitim alıyorlar ve ilk kez topluma çıkan bu gençler yanlışları ilk kez burada birlikte paylaşıyorlar... Dümdüz bir şekilde okullarda eğitim gören gençler, bu ilk eğitim sırasında dümdüz yazmayı bile öğrenemeden bu ilk aşamaları geçmiş oluyorlar... Ben kendimce, okulların ilk yazı eğitimini verirken düz yazı yerine, el yazısı eğitimi verilmesinin bir planın sadece küçük bir aşaması olduğunu düşünüyorum... Bunun bir sonraki aşaması sağdan sola yazmak olacaktır büyük ihtimalle... Gerisini siz düşünün... Bu dümdüz olmayan yazılarla, dümdüz eğitim alan gençler daha sonra dümdüz liselere gidiyorlardı... Onun adını da dümdüz olduğu anlaşılmasın diye, Anadolu olarak değiştirdiler... Dümdüz Anadolu liselerinde de, aynı sorgulatmayan eğitimi aldıktan sonra bu gençlerin tek görevi üniversiteye girme sınavını kazanmak oluyor... Bazı dümdüz olanlar bu aşamada pes ediyorlar... Lise mezunu olarak da hayata devam edilebiliniyor en nihayetinde... Daha sonra bu düz insanların çoğunu sokakta görüyoruz hepimiz... Dümdüz eğitim aldıkları için yaşadıkları dünyayı bile dümdüz sanıyorlar... Sorgulama aşaması hiç bir zaman var olmuyor... Daha sonra da sokaktaki vatandaşa soru soruyorlar muhabirler... Cevabı almak için mikrofon uzatılınca ahaliyi güldürecek saçma yanıtlar veriliyor... Ağlanacak halimize biz bile gülecek hale gelirken, bu düzen böyle devam ediyor... Umarım er ya da geç düzeliriz...

                                                                                Umut Naderi -

Ya siz ne düşünüyorsunuz?..

5 Aralık 2013 Perşembe

Türk Futbolundaki Sorun... Gaza Basmak...

Dün ve ondan önceki gün gördük ki, Gaziantep Büyükşehir Belediyespor, Fethiyespor, Balıkesirspor gibi PTT 1.Lig'de dahi elle tutulur bir başarıya sahip olmayan kulüpler, bizim Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor gibi takımlarımızla resmen dalga geçtiler... Belki Gaziantep B.B. maçta turu geçemedi ancak bu maçlar Türkiye futbolu adına adeta ders verir nitelikteydi...

Aslında kastettiğim şey 3 büyük kulübün rezil oynaması değil, bir alt ligdeki kulüplerin, sadece bir maç için bu performansı sergilemesi... Evet, Türk futbolundaki sorun malesef bu... Kalıcı başarı sağlanamıyor malesef... Çünkü Türk futbolcuların büyük çoğunluğu, gaz ile oynamaya alışmış... "Hadi koçum, aslanım, kaplanım, yaparsın sen, en büyük sensin, tutan yok seni, koçum benim..."lerle, futbol bu halde malesef... Adamlara yetenek aşılamak ya da varolan yeteneği geliştirmek yerine maçlara oyuncuları gazla çıkarıyorlar malesef...

Gaziantep B.B. oyuncuları; hiçbiri Süper Lig seviyesinde değiller... Peki neden salı akşamı bazı ataklarda adeta Galatasaray'ı darmadağın ettiler? İşte bu gaz ile... Yeteneksiz oyuncuya "hadi koçum"u bastırdığın takdirde, pohpohladığın takdirde o oyuncudan vasatın üstünde performans alman mümkün... İyi de bu bir yere kadar... Yeteneğin olmadan nereye kadar gelebilirsin ki?..

Galatasaray da Sabri Sarıoğlu, Fenerbahçe'de Selçuk Şahin, Beşiktaş'ta İbrahim Üzülmez bu tip oyuncular malesef... Real Madrid maçında oyuna girip Wesley Sneijder'e tam Sneijder gibi bir asist yapınca, Deli İbo sol kanatta rastgele 4 kişiyi geçince, Selçuk Şahin 40 metreden Galatasaray ağlarını havalandırınca herkes onların belki bir ihtimal gelecekte de aynı performansı kesintisiz şekilde gösterebileceğini düşünüyor... Malesef bunlar hep bizim mentalitemizden kaynaklanıyor... Altyapılarımızda yeterli profesyonel eğitim verilmiyor, bunun yanında Anadolu kulüplerinde oynayan oyuncular üst sıralara çoğu zaman bu gaz ile gelebiliyor... 2008 dönemindeki Sivasspor'u örnek göstermek tam yerinde olur... Antrenör, Bülent Uygun, en kaliteli futbolcusu diyebileceği oyuncu, Mehmet Yıldız... Diğer vasat üstü oyuncular; Muhammed Ali, Musa Aydın, Sezer Badur... Şimdi bu oyuncular, bu gaz ile resmen ilk devreyi 1. olarak tamamladılar... İlk önce diyor insan; "Maşallah, ne kaliteli takım kurmuş Bülent Uygun." diye... Ama sonra görüldü ki, bu saydığım oyunculardan;
Mehmet Yıldız Eskişehirspor'a ardından Karabükspor'a,
Musa Aydın Bucaspor'a ardından Antalyaspor'a,
Sezer Badur Trabzonspor'a ardından Gaziantepspor'a,
Muhammed Ali Kurtuluş Diyarbakırspor'a ardından Adanaspor'a gittiler...

Şu anda hiçbiri ön planda değil bu dört oyuncudan... Neden? Çünkü gaza getirilen başka oyuncular var... Onlar da vasat altı olacak belki ileride... Ligimizin kalitesizliği de bu yüzden işte...

Fiziksel gücünü kaybedince oyuncularımız yeteneği olmadığı için köreldikçe köreliyor, bal yapmayan arı misali ligde ne kadar Anadolu takımı varsa hepsini turluyor kariyeri boyunca, daha sonra da sessiz sedasız şekilde futbolu bırakıyor... Kimse de anlamıyor... Bu adama ne oldu diye...

Gaza getirilen oyuncular da kendilerini yeterli sanıp çalışmıyorlar...

Profesyonellik kavramı bu yüzden bizde yok işte... Türkiye'de fiziği iyi olan ve gaz verdikçe şişirilen oyuncular gazın etkisi bitince hantal insanlara dönüşüyorlar, futbolcu demeye bile bin şahit istiyor bazen...

Bazıları da var ki; 37 yaşında Serie A'nın tozunu dumanına katabiliyor...


Umut Naderi -