27 Ağustos 2013 Salı

Analiz: Burak Yılmaz



Kendisini ilk iki haftada izleme fırsatı bulduk... İkisinde de 90 dakika mücadele edebildi "Kral"... Peki ne yaptı bu 180 dakikada?

İlk maçta bir kere eski Burak Yılmaz'ın yerine biraz daha egolarından arınmış bir Burak Yılmaz gördüm ben şahsen... Sneijder'e yaptığı asisti ele alalım... Burak gol atmayı seven bir oyuncu... Eskiden olsa, ceza sahasında topla buluşur buluşmaz ilk düşüncesi kale olan Burak yerine, ondan ziyade, daha mantıklı hamleler yapan bir Burak gelmiş... Ceza sahasında topu kazansa da bu kez roller değişti ve Burak Yılmaz, Sneijder'e asist yaptı... Bunun bir benzerini Drogba'nın Akhisar'a attığı golde görmüştüm... Drogba'ya açtığı orta muazzamdı... Sonuç olarak Burak kendisi adına sezonun ilk istatistiğini asist yönünde kullanmayı tercih etti, doğru da yaptı... Bireysel düşünmek yerine takım adına düşündü...

Daha sonra maçın ikinci yarısında kazanılan penaltıyı kendisi kullanmayı istedi ve onu da güzel bir vuruşla gole çevirdi... İlk maçında 1 gol 1 asist yaptı "Kral"...

Gelelim ikinci maça, zorlu Bursaspor deplasmanına... Maça kafası rahat başlamıştı Burak ve ilk yarıda Sneijder'den öyle güzel paslar aldı ki, bu seyir zevki veren pasların ardından kaçan pozisyonlarda taraftar, Burak'ın her zamanki gibi kafasını tutmasını seyretti... Kaleci Frey'in kaleyi terk ettiği pozisyonda Burak aslında tüm eforu ile koşsaydı topa dokunabilirdi, ancak Frey'in kontrolsüz çıkışından dolayı topa hamle yapmaktan çekindi, korktu... Daha sonra ise beklenmeyen gerçekleşti, Hamit kalabalığın arasından Burak'a gol pasını verdi ve akabinde Burak kaleye sadece bir vuruş yaptı... Bunu bitirici bir vuruş olarak görmedim, çünkü Frey ters köşeye yattı golde... Bu gol ile birlikte Burak Yılmaz 2 haftada, 2 gol, 1 asist gibi kendisine yakışır bir istatistik yaptı...

Bursaspor maçında Drogba'nın çıkışından sonra Burak'ın etkinliği sıfırlandı... Çünkü Drogba, oyun boyunca sürekli Bursaspor'un uzun boylu stoperi Civelli'yi üzerine çekiyor, Burak'a etkin alan yaratıyordu, Burak da dalgın savunmanın arkasına koşularını yapıyordu... Bu koşuları Burak yapmaya bayılıyor elbette... Ofsayt sıkıntısı sanırım hala çözülmemiş... Ancak Sneijder ile tam tandemi tutturursa artık saniyesinde o paslar geleceği için, daha az ofsayt göreceğiz...

Ofsayt demişken Burak'ın maçtaki bir ofsayta da Drogba yüzünden düştüğünü belirtmek isterim... 3 Bursasporlu oyuncu arasında kalan Drogba, topu ayağından ya çıkaracaktı, ya da kaptıracaktı ki, birinci seçeneği tercih etti, ancak Burak henüz ofsayt pozisyonundan çıkmamıştı ve bir ofsayt istatistiği yazılmış oldu Burak Yılmaz'a böylelikle...

Burak Yılmaz'da gözlemlediğim en önemli eksiklerden birisi de, "gelişine vuruş" sıkıntısı... Kendisi sürekli kendisine atılan topları önce kontrol edip vurmaya eğilimli... Bu aslında çok kötü bir şey değil, çünkü kendisi garantiye gitmeyi tercih ediyor böylelikle, ancak bunu da tam yapamıyor... Top kontrolü çok kötü... Bunun neden olduğunu anlamıyorum, çünkü Burak futbola kanat olarak başlamış bir futbolcu ve bu yaşında kontrol sıkıntısı çekmesi gerçekten şaşırtıcı... Ancak, Burak da gelişine vurmayı kaparsa, gelecek yıllarını da heyecanla izletir... Galatasaray taraftarı bu "gelişine vuran" kişilere aşinadır... Ümit Karan olsun, Necati olsun... Hele ki Ümit Karan sürekli denerdi ve sonucunda da kaleyi bulduğunda inanılmaz goller çıkardı ortaya... Çok kere de vole/rövaşata denerken tehlikeli hareket ile topu rakibe teslim ettiğini de biliyorum elbette...

Burak iyi başladı lige, umarız böyle devam eder "Kral"...

25 Ağustos 2013 Pazar

İstatistik: STSL 1. Hafta


Erkan Zengin (Eskişehirspor)
Muhammet Demir (Gaziantepspor)



Burak Yılmaz (Galatasaray)
Wesley Sneijder (Galatasaray)

Mert Nobre (Kayserispor)
Sefa Yılmaz (Kayserispor)









































21 Ağustos 2013 Çarşamba

Fatih Terim ve Milli Takım

Olmaz! Olmamalı!.. Bu ülkenin tarafsızlığına gölge düşürür... Hem Galatasaray'da hem de Milli Takım'da mı çalışacak?.. Bu ancak tartışılacak seviyede bir konu olmalıdır, gerçek hayata geçirilmesi bile faciadır!..

Biz en başında millet olarak belirli bir kültürel olgunluğa erişmemiş bir toplumuz... Bu ne demek oluyor?.. Yani verilen kararların kişinin menfaati üzerine mi yoksa toplumun menfaati üzerine olduğunu anlayamayacak düzeyde bir topluma sahibiz...

Diyelim ki Fatih Hoca geçti Milli Takım'a... Alper'i kadroya almadı, çekti mi Fenerlilerin tepkisini üstüne? Güzel... Varan 1... Maçtan kötü bir sonuç çıktı mı? Yine bir tepki... Varan 2... Farklı bir senaryo da olabilir... Hoca Semih Kaya yerine Bekir'i oynattı mı? Herkes düşünecek Semih'i oynatmadı çünkü taraflı gözükmek istemiyordu diye... Semih sırf tarafsız görünmemek için oynatılmayan bir oyuncu diye düşünecek herkes... Çekti mi Galatasaraylıların tepkisini de üstüne? Varan 3...

Maalesef bizim milletimizin kafası böyle çalışıyor... Her kararın arkasında bir kumpas arayışı içinde milletimiz... Yok Arda'yı oynattı demek ki Galatasaray'a alacak, yok Selçuk'u oynattı çünkü Alper Fenerbahçe'nin futbolcusu... Ancak sadece adam takımın başarısını istiyor ancak anlatmak mümkün mü bu ülkenin cahil insanına?

Ayrıca insanımız yine bu teklifi götüren mecranın, tekrardan Galatasaray'ın üzerine bir oyun oynadığını düşünüyor... Tabii ben de bilmiyorum ancak inanmak istemiyorum... Buna inanmak yine yukarıda bahsettiğim mevzuya tekabül ediyor maalesef ki... Herşeyden bir sonuç çıkarma arayışında ülke insanımız... Doğruyu yapsa bile sorgulanacaktır bu ülke insanı... Öğretilen budur yıllar içerisinde... Değiştirilemez bir olgu maalesef...


13 Ağustos 2013 Salı

Unutulmaz Reklamlar #1


Gerçekten çok özel bir reklamdır bu yukarıdaki... Her reklam gibi yapmacık değildir... Gerçek hayattan alıntıdır bu reklam... Düşündürür... Sonunda da gözlerin dolmasına neden olur... O çocuğun şu anda ne yaptığına dair bir fikrim yok... Ancak 2001 yılı sonunda, yaklaşık 10 yaşında ise şu sıralarda 22 yaşı civarında ve bir dizide oynuyor olabilir... Yolu açık olsun...

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Fotoğraflar Konuşur: Galatasaray: 1 - 0 :Fenerbahçe


Bunun altına aslında yazmak istemiyorum, çünkü bir kare herşeyi anlatıyor... Maçın belki de kahramanı Mert'ti... Sayısız kurtarışı vardı maçta... Ancak hatalı savunma, gereksiz kırmızı kart, onun bile yapacak birşeyinin olmadığını gösterdi... Maçta yenilen taraftaydı Mert, ama aslında o maçta ne kadar çok şey kazandığını gösterdi... Geçen yılki Süper Kupa'nın aksine, Mert bu sefer o hatalı çıkış yapan, bire birde gol yiyen kaleci olmadı... Savunmasının azizliğine uğradı genç file bekçisi... Onca emeği kupayı Fenerbahçe'ye kazandırmaya yetmedi... Mert Günok'u buradan blogumdan tebrik ediyor, selamlıyorum... Daha uzun bir yolun var genç adam!

11 Ağustos 2013 Pazar

Tutunamayanlar #2 : Álvaro Recoba

Tutunamayanlar yazımın ikincisi bu yazı, bu sabah Football Manager oynarken kendisine denk geldim ve yazı yazmaya karar verdim... Huzurlarınızda Álvaro Recoba...



Tam adı, Alvaro Alexander Recoba Rivero olan arkadaşımız, 17 Mart 1976'da Uruguay'ın başkenti olan Montevideo'da dünyaya gelmiş... Küçük bir çocuk iken futbol tutkusu ile büyüyen Alvaro, şehrinin nacizane kulüplerinden biri olan Danubio'da futbol hayatına ilk adımı atmış... Beş yıl kadar uzun bir sürecin ardından Recoba, 1994-95 sezonunda ilk kez Danubio'nun A Takımı'na çıkmayı başarmış ve 16 yaşında ilk kez resmi maçlarda forma giymeye başlamış... Maçlardaki performansı ve muhteşem sol ayağı ile herkesin beğenisini o yaşta kazanmayı başaran Alvaro, 1996-97 sezonunda Nacional takımına transfer olmuş... 

Nacional takımındaki güzel sezonun ardından İtalya devi Inter Milan, kendisine teklif yapar ve Alvaro cüzi bir fiyata Çizme'ye yelken açar... Adından söz ettireceği yere, Milano'ya gider... O ilk maçına çıkarken, Brezilyalı Ronaldo da onun ile aynı maçta Guiseppe Meazza çimlerine İnter forması ile ilk kez ayak basar... 20 numaralı lacivert-siyahlı forması ile oyuna sonradan girerken tribünlerde ve ekranlarda kimsenin beklemediği kadar güzel bir performans ortaya koyunca, gündemden düşmez Alvaro...



Maçın ikinci yarısında top kaleye yaklaşık 35 metre civarında ayağına gelince vurmaktan çekinmez ve kaleye adeta bir füze yollar daha ilk maçında... Inter taraftarı çıldırmıştır golden sonra... Dakikalar sonra Inter bu sefer 40 metre civarından bir serbest vuruş kazanır ve Alvaro onu da muhteşem bir vuruş ile gole çevirir ve maçın skorunu tek başına tayin eder... Maçı İnter geriden gelerek 2-1'lik bir skor ile kazanmıştır...

Aynı sezon 60 metre civarından da bir gol kaydetmiştir Alvaro... Burada bir sezon daha geçirdikten sonra 1999 sezonu başlangıcında küme düşme hattında mücadele veren Venezia'dan kendisine kiralık teklifi gelir... İnter de teklifi kabul edince Recoba yeni kulübünde forma giymeye başlar...

Orada geçirdiği sezonda 11 gol, 9 asist yaparak harika bir sezon geçiren Recoba, bu çabası ile Venezia'yı da o sezon Seria A'da tutmaya yardım etmiştir...

Alvaro 2001'de kulübüne geri dönerken İtalya'da geçirdiği 5 sezonun ardından bir İtalyan pasaportuna sahip olur... Ancak sahte pasaporta sahip olduğu gerekçesi ile kazandığı İtalyan pasaportu elinden alınır ve bu olaylardan ötürü İtalya Federasyonu'ndan 1 yıl futbol müsabakalarına katılamama gibi ağır bir ceza alır... Daha sonra mahkemelerde ceza 4 ay gibi daha iyimser bir rakama çevrilir... 

Recoba bu kötü haberlere rağmen 2002'de Japonya'da düzenlenen Dünya Kupası'nda Uruguay Milli Takımı'nın formasını giyer ve turnuvada sadece bir gol kaydeder... Senegal'e grupların son maçında kaydettiği gol takımına umut verse de 3-3 biten maçın sonucunda Uruguay gruplardan çıkamaz ve turnuvaya erken veda etmek durumunda kalır...

Turnuva sonrasında Recoba, İnter ile yeni bir sözleşme imzalar ve 2006 yılına kadar İnter'liyim mesajını verir...

2004-05 sezonunda İnter 9 Ocak 2005 tarihinde kendi sahasında Sampdoria ile karşılaşır... Maça İnter çok kötü başlar ve Sampdoria'nın, Meazza'da 2-0 öne geçmesine engel olamaz... Maçın ikinci yarısında sinirler iyice gerilir ve Mancini, Adriano'yu kenara alırken Alvaro Recoba'yı sahaya sürer... Maçta son anlardır ve Recoba'nın uzaktan çektiği şutun direkten dönmesi İnter'i şaha kaldırır... Bu pozisyonun 2 dakika sonrasında Recoba, Obafemi Martins'e asist yaparken, imkansızın sinyallerini verir... Bu golden sadece 3 dakika sonra da Martins'in olağanüstü çabası ile Christian Vieri skor tabelasına 2-2'yi yazar... Herkes beraberliğin yeteceğini düşünürken, Alvaro sol ayağını konuşturur... Ceza sahasının yayında önüne düşen topa olağan gücü ile vurur Alvaro... İnter taraftarlarını coşkuya boğar... Maçın son düdüğü çaldığında skor tabelasında 3-2 yazıyordur... Yazmayan ise sonradan oyuna girip takımı sırtlayan Alvaro'dur...


2006 yılı yaklaşırken Recoba tekrar milli takımına çağrılır... 12 Ekim 2005 günü oynanan Uruguay - Arjantin karşılaşmasında sahadadır Alvaro... Maç zorlu geçer ve maçtaki tek golü kendisi ikinci yarının daha başında kaydederek Uruguay'ı 2006 Dünya Kupası elemelerine taşır... Ancak eleme finallerinde Avustralya'ya karşı oynanan maçta Uruguay penaltılarda 4-2 kaybedince Uruguay yine bir dünya kupasına katılamaz...


2006-07 sezonuna gelirken Alvaro, Inter takımından ayrılmak istediğini medyaya bildirmiştir... Gerekçe ise ilk 11'e çok az girebilmesi ve çok az maça çıkmasıdır... Bu kararın ardından sözleşmesinin son sezonunda Recoba, Torino kulübünde kiralık olarak forma giymiştir... 

Torino'daki akılda kalan en önemli maçı Coppa İtalia'da Roma'ya karşı oynadığı maçtır... Maçın ilk yarısında 20 metreden sol ayağı ile bir gol kaydederken, ikinci yarıda ise savunmanın arasına sarkarak kaleciyle karşı karşıya golünü kaydetmiştir... 3-1 biten maç o zamanlarda Recoba'nın akılda kalan en önemli maçlarından birisi olmuştur... Ancak yine ilk 11'e girmekte sıkıntı çekmektedir ve sakatlıklardan kurtulamamaktadır... İtalya'dan ayrılmaya karar verir Alvaro...

Torino'da 28 maç oynamasına karşın 7 gol kaydederek sezonu tamamlamıştır... Tam 10 sezon İnter ile geçirdiği Seria A macerası tamamlanmıştır... Alvaro İnter adına, 248 maçta 72 gol kaydetmiştir...

Bu kararların ardından Alvaro'nun yeni rotası Yunanistan olmuştur...  5 Ekim 2008 yılında Panionios ile kontrat imzalayan Uruguaylı, Panionios kulüp tarihinin en büyük oyuncusu konumuna geçmiştir... Ancak sakatlık problemleri Yunanistan'da da devam edince sezonu 5 gol ve 7 asist gibi tatmin etmeyen bir istatistik ile tamamlar...

Sonraki sezonda ise neredeyse sezonun büyük bir bölümünü sakat olarak geçirir ve bunların yanında aldığı yüksek maaştan dolayı Yunan kulübü kontratını karşılıklı feshetmeyi teklif eder... Toplantılar olumlu geçer ve 16 Aralık 2009 günü Alvaro'nun da isteği doğrultusunda Uruguaylı oyuncu serbest kalır....
2 yıllık Panionios kariyerinde oynadığı 21 maçta sadece 7 gol kaydeder ve yükseklerden düşüşün göstergesi olur... 

Sonraki sene ise bu işe başladığı yere Danubio'ya geri döner... 31 maçta 10 gol atar... Bu performansın ardından yine eski bir dost olan Nacional kulübünün kapısını çalar ve imzasını atar... 2011 sezonunda Alvaro Recoba Nacional kulübü ile anlaşır ve orada forma giymektedir... Son iki senede kendisi 35 maçta 12 gol kaydetmiştir... Sessiz sedasız bir şekilde kariyerini noktalama planları içerisindedir 37 yaşındaki unutulan yıldız... Kariyerini mahveden sakatlıkların ardından sessizce devam eden bir hayat...

Kendisine hayatının devamında iyi şanslar dileriz...

Umut Naderi




10 Ağustos 2013 Cumartesi

FIFA 14 Kapak Fotoğrafları Yayınlanıyor!









EA Sports'un en çok satan oyunu olan FIFA, 2014 sezonu için çıkaracağı FIFA 14 oyunundaki yeni yüzleri seçti... Aralarından bazıları şuanlık belli durumda... Ülke ve ülkenin ligi kategorisi altında kişileri seçen EA, yine baş koltukta Lionel Messi'ye yer vermiş bulunuyor... Almanya, Fransa, Hollanda ve İspanya gibi ünlü futbol ülkelerinin ise kapakları henüz yayınlanmadı...

Yayınlananlar ise şöyle:

Kuzey Amerika - Chicharito Hernandez                        Güney Amerika - Arturo Vidal


Birleşik Krallık - Gareth Bale                                            İtalya - Stefan El Shaarawy