29 Haziran 2014 Pazar

Tarih Bir Kadroya Sığsaydı: Altay

Evet yeni bir seri başlatıyorum, umarım güzel devam eder, gerisini de getirebiliriz... İlk kayıt olarak Altay'ı anlatmayı düşünüyorum... Neden Altay peki?.. Şöyle düşündüm, ben FM'ye başlamadan önce tam bir CM hastasıydım... CM 01-02 ve 03-04 en efsane oyunlardır benim için... O oyunları sonradan oynayınca küçük kulüplerin kadrolarında şimdilerin ünlü olmuş, dört büyüklerde oynama seviyesine erişmiş oyuncularını de görme şansınız olabiliyor... Hatta şaşırabiliyorsunuz bile... Ben de CM'deki Altay'da gördüğüm eski kadrodaki oyuncuları gözüme iliştirdim, biraz da araştırmanın yardımı ile ortaya yedeklerle beraber şöyle bir kadro çıktı...


İleri uçtan başlamak istiyorum...

En ileri uçta, karakterini pek sevmesem de, kendini kanıtlamış, bitiriciliği çok üstün olan Fatih Tekke var... Kendisi futbola başladıktan 3 sene sonra kiralık olarak Altay forması giymiş... 24 maç içerisinde 8 golü var... Trabzonspor'da harikalar yarattıktan sonra Zenit'e giden harika bir kariyer... Ancak ardından düşüş kaçınılmaz olmuştu malesef... Benim kendisinin en beğendiğim golü inanılmaz bir kafa vuruşu ile Fenerbahçe'ye 2005 senesinde attığı goldür... Şöyle buyursunlar;



Gel gelelim Necati Ateş'e... Kendisi Adanaspor'da verdiği performanslar sayesinde Galatasaray'a 2004 senesinde transfer oldu... 2006 sezonundaki şampiyonluğun baş kahramanlarındandır kendisi, o sene takımın en golcü oyuncusudur... Ümit Karan sakatlanmasa belki o da gol yükünü onunla beraber üstlenebilirdi bence... Daha sonra bu arkadaş Real Sociedad'a gitti ve tutunamadan geri geldi... Antalyaspor'da yeniden doğdu... Forvetsiz kalan Galatasaray'a 2012 şampiyonluğunda büyük katkı verdi... Daha sonra Eskişehirspor'a transfer oldu kendileri... En beğendiğim golü ise Kendisinin 35 metreden Orduspor filelerine çaktığı çividir efendim... Kale arkasından topun aldığı o falsoyu canlı izlemiştim, asla unutmam bu golü;


Şimdi de sıra Serhat Akın'da... Kadıköy'ün Boğası diyorlardı ona... "Taraftar 5 istedi 6 attık, 10 istedi zaman yetmedi." diyen koyu bir Fenerbahçeli'dir... Futbola Karlsruher altyapısında başlayıp, Fenerbahçe'ye transfer olmuştur 2000 yılında... Çok süratliydi ilk zamanlarında... Daha sonra Belçika'da futbol daha şimdiki kadar iyi değilken Anderlecht'e transfer oldu... Kocaelispor ile Türkiye'ye dönüş yaptıktan sonra Altay'ı da kapsayan bir grup alt seviye Türk kulübünde oynadı... Kendisi bir profesyonel olmadığı için maalesef 33 yaşında Almanya'nın 4. Lig ekiplerinden Berliner takımında forma giymekte şu sıralarda

Okay Yokuşlu'dan bahsedelim... Şu anda Kayserispor'da oynuyor genç yıldız... İzmir'de doğup büyümüş... Gözlemlediğim kadarı ile Ofansif Orta Saha olarak oynamakta... Boyu da çok uzun mevkiisine göre... Bu da bana Alman Milli Takımı'nda ve Bayern Münich'te oynayan Toni Kroos'u hatırlatıyor... Okay daha uzun tabii ki... Oyun şekilleri benzer... Okay da kendini geliştirirken Toni Kroos'tan ilham alabilir aslında... O boyda çok süratli olamayağı öngörülebilir... İleride daha iyi bir oyuncu olacağını düşünüyorum ben kendisinin...

Cevad Prekazi derken aklıma hemen o 40 metreden yapılan serbest vuruş geliyor... "Prekazi vuruyor... Ve gol ve gol ve gol! İşte gol, işte gol! Bravo Prekazi, Bravo Prekazi! Galatasaray bir, Monaco sıfır!"... Kendisi de hep söylerdi, "Koşsaydım Real Madrid'de bile oynardım." diye... Doğru da derdi... O sol ayağı ile muhteşem işler yapabilen bir futbol dehasıydı... Kendisi Galatasaray'a o efsane 14 yıl sonra gelen şampiyonlukta çok büyük katkı vermiştir... Son maçta Eskişehirspor'a attığı o enfes frikik de unutulmayacak cinstendir... Kendisini yaşım itibari ile canlı izleme fırsatım olmadı ancak Unutulmaz Maçlar ve 100 Yıllık Sevda belgeselleri sayesinde kendisi hakkında geniş fikir sahibi oldum... Galatasaray'daki başarılarının ardından kariyeri sonlanmak üzereyken son yıllarını Altay'da geçirdi Prekazi... Gerçekten unutulmayacak ortasaha oyuncularından biridir bu ligde oynayan... Unutmadan;



Musa ÇağıranAltay'dan Galatasaray'a transfer olduğunda tanımıştım... Defansif bir ortasaha oyuncusu kendisi... Galatasaray'da pek forma şansı bulamamıştı ancak bu sene Bursaspor'da izlediğim kadarı ile gerçekten çok geliştirmiş kendisini... Daha iyi olabilir... Henüz 21 yaşında çok genç, önünde de uzun yıllar var...

Semih Kaya!.. Kendisini ilk olarak oynatan Bülent Korkmaz'dır Galatasaray'da... Ardından bundan 3 yıl sonra kader tekrar yüzüne güldü genç Semih'in ve Fatih Terim ile bir kez daha forma şansı buldu, hem de bir daha bırakmamak üzere! Kendisi Emre Çolak ile aynı jenerasyondandır... Maçlarda tekmeye kafa sokacak kadar da gözüpektir... En son Trabzonspor maçında sağ bek oynarken maçı iki müthiş asist ile tamamlaması da beni şaşırtmıştır... Ancak stoper oynarken de hep dikkatimi çekmişti ileri çıkışları... Sürpriz biçimde ileriye bir anda gidişlerinde sürpriz orta veya şutlar çıkararak bazen atakları olgunlaştırabiliyor tek başına... Top tekniği ise bizim ülkenin kalas savunmacılarına göre gayet iyi vaziyette... Bazen kendisine çok güvenip gerilerde rakip hücum oyuncularına çalım atmaya, fake atmaya filan kalkışıyor, çokça başarılı olsa da, kaptırdığı bu tip toplardan yediğimiz goller de az değil... Bir de kendisine eleştirim, golcü bir stoper değil... Samsunspor maçında attığı golden sonra attığı bir gol hatırlamıyorum maalesef... Ama devam Semih!

Eren Güngör, Kayserispor'da çok iyi işler yaparken, ağır bir sakatlık yaşayıp futbol hayatı ters yöne gidenlerden... Çok iyi bir savunma oyuncusuyken, hatta takımında kaptanlık mertebesine erişecek iken, sakatlığı sürecinde ona uygulanan yanlış tedavi sebebi ile tüm bir sezon forma giyememiş ve eski halinden eser kalmamıştır... Kendisini formdayken çok beğenirdim... Ancak bir daha eski haline dönebileceğini düşünmüyorum...

Türkiye - İngiltere maçı... Penaltıyı kullanmak üzere dönemin en şöhretli futbolcusu topun başına geliyor... Kalede Rüştü Reçber, top Saraçoğlu'nun çimlerinde... Derken Beckham ayağının kayması ile topu tribünlere yolluyor... Olay adam Alpay Özalan da hemen soluğu Beckham'ın ensesinde alıyor... Fiziki müdahalesinden sonra kırmızı kart görüyor... Böyle olay bir adamdı Alpay Özalan... Kendisi döneminin "kasap" diye tabir ettiği savunma oyuncularındandı... Zamanında Hakan Şükür'ün burnunu kırmıştır kendileri... Bir de bizi bir turnuvadan eden golde efsanevi şekilde önündeki gole giden adamı indirmeyerek pişmanlığını sürekli dile getirmektedir ki bu hareketi ile Fair Play ödülü de kazanmışlığı vardır... Efsane bir asisti de vardır kendisinin... Belçika ile oynanan milli maçta, topu uzaklaştırmak için gücü yettiğince vurduğunda, topun sektiği yerde Hakan Şükür, rakip kaleciden daha yükseğe sıçrayarak golü atmıştır... Kendisi daha sonra Aston Villa forması giymiş ve futbola veda etmiştir... Alpay denince akla gelirler ki;



Bursaspor'un kaptanı kendisi... İbrahim Öztürk ligimizde izlediğim en profesyonel futbolculardan... Yıllardır izliyorum, seviyesinden hiçbir zaman ödün vermedi... Hem de 33 yaşında olmasına rağmen ligimizin en süratli stoperlerindendir kendisi... Kendisi teknik bir oyuncu değildir ancak defansif görevlerini en iyi şekilde yerine getirir ki, takımın liderlik yükünü de çeker kendisi... Ayrıca karakterli de bir oyuncudur... Gereksiz yere kavgaya karışıp maçın gidişatını engellemez, aksine kavga ayıran çok iyi bir oyuncudur... Çok beğenirim kendisini, umarım ileriki yıllarda seviyesinden şaşmaz...




21 Haziran 2014 Cumartesi

"Korkudan Sahamıza Gelemediler" diyenlere...


Gazete küpüründeki haber gayet nettir... Çirkinliğin boyutunu anlatmaya gerek dahi yoktur...

6 Haziran 2014 Cuma

Scout: Ryu Seung-Woo


Genç arkadaşımızı tanıyalım... Güney Koreli bir genç kendisi... Onu ilk defa geçen sene bu günlerde başlamış olan U20 Dünya Kupası'nda izleme şansına erişmiştim... Kendimi bu yüzden de çok şanslı hissediyorum... O turnuva biz futbol severler adına gerçekten çok özel bir anlam taşıyordu... Yolun başında olanlar, gelecekleri adına vitrine çıkmak anlamında müthiş bir mücadele vermişlerdi... Ne yalan söyleyeyim, bu turnuvada ilk gözüme çarpan oyuncu Bruma olmuştu... Portekiz'in dikkat çeken oyuncusuydu... Hayalim de gerçek oldu belki de onun Galatasaray'a transferi ile, ancak talihsizlik bu ya, kendisi Türkiye Kupası maçında sakatlandı... Üstelik sakatlandığı ilk anda, sağlık görevlileri kendisini oyuna tekrar soktu, baktı olmuyor, Bruma kendi çıkmak istedi... Sonra kötü haberi aldık ki, genç adam sezonu kapatmış... Gerçekten çok üzülmüştüm Bruma adına...



Ryu Seung Woo ise turnuvada dikkatimi çeken diğer bir oyuncu olmuştu... Güney Kore maçlarında kıvraklığı, estetikliği, oyun görüşü ve dribbling yeteneğini çok beğenmiştim... Çok çabuk bir oyuncuydu gördüğüm kadarı ile... Bu özelliği ile bileklerini de birleştirmeyi başarıyordu ki bunu yaptığında da görsel olarak çok güzel şeyler sunuyordu bizlere... İsmini öğrenmeden önce direk forma numarasına gözüm ilişmişti, 7 numaraydı... Muhtemelen poziyonu ya kanattı, ya da 10 Numara diye tabir ettiğimiz o forvet arkası mevkiinde oynuyordu...

İlk bakışta gördüğüm kadarı ile, takımın yaratıcılık yükünü üstleniyordu... Malum tecrübenin kısıtlı olduğu alanda, doğru koşuları tam olarak ne zaman, nereye yapacağını bilmeyen oyuncular arasında, yaratıcı bir oyuncu, aldığı sorumluluk ile maçın gidişatını değiştirebilir...

Kendisi atak başlatabiliyordu, güzel arapaslar da çıkartabiliyordu... Ancak arapaslarda dikkat ettiğim şey, pasın şiddetini iyi ayarlayamamasıydı... Muhtemelen tam olarak tanımadığı oyuncular ile birlikte oynadığı için, onların süratini, koşu tiplerini de tanımıyordu, bu sebeple de bazı pasları boşa gitti diyebiliriz... Ancak bir diğer dikkat ettiğim şey ise, 18 yaşında katıldığı bir turnuvaya rağmen, hiçbir heyecan belirtisi yoktu kendisinde... Maç kötü giderken bile soğukkanlılığını korumasını takdir ettim...

En iyi performansını, grubundaki en güçlü rakip olan Portekiz'e karşı oynamıştı... İstatistiğe geçen 2 golü var belki, ama gerçekten yaptıkları bundan daha fazlası... İlk golünde, orta sahada aldığı top ile, tek başına bir atağı başlatıp, kurgulayıp, daha sonra da son dokunuşu yapması gerçekten takdiri hak ediyordu... Bunun yanında, ikinci golü ise görsel açıdan muazzam bir goldü...



Bu performansı ile belki birçok takımın listesine adını yazdırdı, ancak kış transfer dönemine kadar bir yere gidemedi Güney Koreli gencimiz... Daha sonra ise bu transfer döneminde kendisini Bayer Leverkusen transfer etti... Bu transfer gerçekten beni de memnun etti... Schürrle'nin ayrılmasından sonra çok amaçlı bir oyuncuya ihtiyaçları vardı çünkü...

Burada yazın oynanan turnuvada yaptıklarından küçük bir özet var... İzlemenizi tavsiye ederim...



Kendisine futbol kariyerinde iyi dilekler diliyorum... Ve bu özel fotoğrafı paylaşmak istiyorum... Önde bu yazıda bahsettiğimiz Ryu Seung-Woo, arkada, bulanık halde ise Bruma var...