29 Kasım 2014 Cumartesi

Ben Wesley Sneijder

Şimdi burada, Galatasaray Sözlük'te karşılaştığım enfes bir yazıyı paylaşacağım... Yazarın ismi Marty.

merhaba ben wesley sneijder.

1984'te doğdum. 3 yaşında topla buluştum.hollanda milli takımının beyni, aynı zamanda kaptanıyım.5 sezonluk ajax kariyerimde 180 maçta 58 gol atıp, 44 asist yaptım.2007'de 27 milyon avroya raul'lu nistelrooy'lu, robbenl'li, higuain'li robinho'lu real madrid'e transfer oldum.madrid'deki ilk sezonumda 56 maçta 14 gol 14 asist yaptım ve şampiyon oldum.ikinci sezonumda hocam schuster'in ayrılmasıyla yerine gelen yerli hoca juande ramos'la anlaşamadık ve 22 maç oynayabildim.2009'da 15 milyon avroya eto'o, pandev, motta ve milito ile beraber mourinho'nun takımı inter'e transfer oldum.inter'de ilk sezonumda kupa, lig ve şampiyonlar ligi şampiyonu oldum: 




2010 fifa dünya kupası finalinde hollanda, ispanya'ya kaybetti. ikincilik madalyası aldım ama gol kralı olmuştum.fifa en iyi futbolcu ödülleri'nde otoriteler tarafından avrupa'nın en iyi ortasaha oyuncusu seçildim:



inter'deki ikinci yılımda sakatlıklarla boğuştum, ligde sadece 25 maç oynayabildim. buna rağmen toplam 49 maç 11 gol 15 asistle oynadım. italya'daki 3. yılımda işler iyi gitmedi 37 maçta 6 gol – 8 asistle oynadım, euro 2012'de sıfır çektik.2012–13 sezonu ilk yarısında 8 maç 2 gol 3 asistle oynadım. beşinci hafta sonrasında yönetim ve stramaccioni'nin kararıyla kadro dışı kaldım.devre arasında takımdan ayrılmak istediğimi belirttim. inter taraftarını seviyordum:





21 ocak 2013 tarihinde fatih terim'in dördüncü tercihi olarak istanbul'a geldim ve didier drogba'lı galatasaray ile 3.5 yıllık sözleşme imzaladım:






27 ocak'ta beşiktaş maçının 57. dakikasında galatasaray formasıyla ilk maçıma çıktım:





galatasaray ile şampiyonlar ligi'nde ilk golümü eski takımım real madrid'e attım. bu maçta uefa tarafından maçın adamı seçildim.2013 - 2014 sezonunda galatasaray ligde benim oynadığım hiçbir maçı kaybetmedi. fatih terim'in ayrılıp roberto mancini'nin gelmesiyle asıl mevkimde oynamaya başladım.11 aralık 2013 tarihindeki juventus maçı sanırım galatasaray'daki en başarılı anımdı. attığım golle şampiyonlar liginde ikinci tura yükselmiştik.


                                          

2014-15 sezonu öncesinde 2014 fifa dünya kupası'nda 3.lük yaşadım.yeni sezonda galatasaray'da prandelli ile çalıştım. efendi adam.ben wesley sneijder. 30 yaşındayım. bu benim kariyerimin özeti. 28 kasım 2014 itibariyle yönetim başarısızlığın faturasını prandelli'ye çıkartıp hamza hamzaoğlu diye birini getirdi takımın başına. yerli.google'a girdim kimdir nedir diye biraz araştırma yaptım ve kariyerinin benimki kadar etmediğini ve hakkımda ileri geri konuştuğunu gördüm.(malatyaspor,eyüpspor,denizlispor,akhisar belediyespor.akhisar'ı lige çıkarıp ligde tutmak. yılın antrenörü dalında milliyet spor ödülü adaylığı.)aklıma inter'deki son sezonum geldi. galatasaray taraftarını çok seviyorum.sadece geçmişimi, kariyerimi düşünerek bir değerlendirmede bulundum. bu adamı neden sikleyeyim?ben wesley sneijder.

9 Kasım 2014 Pazar

10 Kasım...

Gazim, 
Başöğretmenim, 
Paşam,
Başkomutanım, 
Atam, 
Ben bu yazıyı yazarken, senin cennetteki 76.yılını doldurmana, tam bir saat var... Hem yaşamayı, hem de yaşatmayı bildiğin için, 
batmış bir güneşin tekrar doğmasına vesile olduğun için, 
kendi kişisel hayatından ziyade, bir ulusa, bir millete tüm ömrünü verdiğin için, 
dünya üzerinde bırakılacak maddi ve manevi anlamdaki en büyük mirası bizlere bıraktığın için, 
kendin ölsen de, ilmini ve fikirlerini daima yaşattığın için, 
sana minnettarım, borçluyum...
Huzur içinde yat Atam, Gazim ve Öğretmenim... 

3 Kasım 2014 Pazartesi

Çizgi Dışı: Az Bilinen Müzik Grupları #1

Sleep Dealer, instrumental müzik yapan bir Moskova kökenli grup...

İki albümüne YouTube sayesinde denk geldim ve çok beğendiğimi söylemek istiyorum...

Birincisi albüme de ismini veren "The Way Home" şarkısıydı... Çok kaliteli bir parça...
Parçayı dinledikten sonra da albüme göz attım... Zaten öyle uzun bir albüm de değil, beş güzel şarkı barındırıyor...


İkincisi ile bu albüm aracılığı ile denk geldiğim "Imminence" albümü... Bu albümde ise yedi tane şarkı var ve albüme isim veren şarkı ilk sıraya konmuş... Gayet kaliteli bir instrumental albüm...



2 Kasım 2014 Pazar

Çizgi Dışı: Terry Fox


Aslen yazıya nasıl başlayacağımı da bilmiyorum... Sadece sinirlerim bozuldu ve kafamdan Terry Fox'un hayatını, yaptıklarını, tıp dünyasına kazandırdıklarını ve bunları nasıl oldu da 22 senelik kısacık hayatına sığdırdığını anlatmak istiyorum sadece... Başlıyorum...

Terry Fox tam adı, Terrance Stanley Fox, 28 Temmuz 1958 tarihinde, Kanada'da doğdu... Çocukluğunda spora aşırı derecede merak salan bu genç, basketbol sevdalısıydı... Ancak çocuk olduğundan dolayı boyunun en fazla 1,50 olmasından dolayı bu zamanlarda çok iyi bir oyuncu değildi kendisi... Basketbolun yanında rugby, futbol ve beyzbol da oynadı çocukluk döneminde Fox... Sekizinci sınıfa geldiğinde okul takımına girme arayışları vardı kendisinde... Liseye geçtiğinde de bu spor sevdası devam ediyordu... Ancak kendisinin basketbol koçu ve beden eğitimi öğretmeni, onun koşucu olmasının kendisi için daha iyi olacağı konusunda hemfikirdiler... Onu bu konuda teşvik ettiler... Ancak Fox'un aklında koşucu olmak yoktu, buna isteği de yoktu... Fakat o çok saygı duyduğu koçunun verdiği talimatları yerine getirerek, onu memnun etmek istiyordu... Tabii ki hala basketbol takımına girmekte kararlıydı, en son yedek olarak kenarda beklese bile... Sonucunda Fox, sekizinci sınıfında toplamda bir dakika forma buldu ama tüm yazını oyununu geliştimeye adayacaktı... Yazdan sonraki dönemde, dokuzuncu sınıfta Fox yeterli bir oyuncu olmayı başardı... Onuncu sınıfında ise ilk beşte yer buldu... On ikinci sınıfın sonunda ise en iyi arkadaşı Doug Alward ile birlikte lisenin en iyi atleti ödülünü kazandı...

Lise bittiğinde üniversiteye başlamak konusunda kararsızdı... Ancak daha sonra annesi Terry'yi Simon Fraser Üniversitesi'ne yazdırmak konusunda ikna etti ve üniversite hayatı böylece başlamış oldu... Üniversitede kineziyoloji dalında eğitim aldı... Bu eğitim beden eğitim öğretmeni olma yolunda kendisi için küçük bir adımdı sadece... Bunun yanında üniversitenin basketbol takımına da girecekti Terry Fox... Daha iyi oyuncu ve rakipler ile karşılaşacak ve kendini güçlendirecekti...

12 Kasım 1976'da arabası ile eve giderken, bir köprü yapım çalışması yüzünden arabanın kontrolünü kaybedip bir kamyona arkadan çarparak kaza yaptı... Araba kazadan sonra kullanılmaz halde kalırken, Fox sağ dizinde yaşadığı ağrılar ile kazadan kurtuldu... Bu ağrıları aralık ayında da hissetmeye başlamıştı, ancak bunları önemsememeyi tercih etti... Çünkü basketbol sezonu devam ediyordu ve Fox oynamak istiyordu... Ağrılara aldırmayarak basketbol oynamaya devam etti... Mart ayında ağrılar dayanılmaz hale gelince Fox, hastaneye gitmek zorunda kaldı... Hastanede kendisine "Osteosarkoma" tanısı kondu... Bu daha diz çevresinde yayılan bir tür kanser çeşidiydi... Fox, kasım ayında geçirdiği araba kazasının dizindeki bu kanseri doğurduğunu düşündüğünü belirtse de, doktorlar bu hastalığın kaza ile bir bağlantısı olmadığını söylediler... Daha sonrasında da doktorlardan kötü haber geldi... Sağ bacağı kesilecekti Terry'nin... Bunun yanına bir de hastalığın ilerlemesi durumunda kemoterapi tedavisi görme ihtimalinin de olduğu belirtildi... O zamanın şartlarına göre bu tedavilerden sonra yaşama şansı %50'ydi... Fox'un araştırmasına göre iki yıl önce bu oran %15'ti ve tedavide katedilen yol inanılmazdı... Kanser tedavilerinde büyük bir artış gözlenmişti... Bu inanılmaz artış Fox'u kanser araştırmaları konusunda çok etkilemişti...

Yapay bir bacak sayesinde, Fox 3 hafta sonra yürümeye başladı... Babası ile golf bile oynayabilecek kadar iyileşmişti... Doktorlar Fox'un olumlu hareketlerinden çok etkilenmişti... Bu onun hızlı bir şekilde iyileşmesine katkıda bulunabilirdi... Bunun ardından Fox on altı aylık bir kemoterapi tedavisi gördü... Ancak hastanede geçirdiği vakit artık ona çok zor gelmeye başlamıştı... Tanıştığı diğer hastaları kaybediyordu, kendisi gibi hayata tutunamayanlar vardı... Sonunda Fox tedaviyi bitirme kararını aldı... Artık yeni bir amacı vardı... Kendisini yaşatan tıbbın avantajlarıydı, hayatını buna adayacak ve tıbbın gelişmesine katkıda bulunacaktı... Diğer insanların da iyileşmesini sağlayacaktı...

1977 yazında, Rick Hansen menajeri olduğu Kanada Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı'na Terry Fox'u denemek üzere davet etti... O sıralarda Fox hala kemoterapi görmesine rağmen inanılmaz derecede istekli ve enerji dolu bir performans ortaya koydu... Bu Hansen'i etkilemeye yetmişti... İki aydan kısa bir süre içerisinde oyunu oynamayı öğrendikten sonra, Terry Fox, Edmonton'da düzenlenecek olan Ulusal Şampiyona'ya giden takıma girmeyi başardı... Bu takım ile üç kere Ulusal Kupa'yı kazandı ve Tekerlekli Sandalye Federasyonu tarafından, 1980 yılında "All-Star" olarak seçildi...

Kanser ameliyatından önceki gece, Fox'a Dick Traum hakkında bir yazı verildi... Dick Traum, New York City Maratonu'nu bitiren ilk engelliydi... Bu yazı Fox'a ilham kaynağı olmuştu... Kafasında bir plan vardı... On dört aylık bir antrenman programı ile beraber kendisi de bir maratonda yarışacaktı... Hastane tecrübelerinden de gördüğü üzere Fox, kanser araştırmalarına gerektiği kadar önemin verilmediğini ve bu araştırmalara yeterli paranın ayrılmadığını düşünüyordu... Bu maratonda Kanada'yı boydan boya koşacaktı, kanser farkındalığını arttırmak umuduyla... Bu amacını ilk olarak sadece dostu olan Douglas Alward'a açıkladı...

Fox alışık olmadığı şekilde yürüyüşlere başladı... Her adımında yapay bacağındaki yayların esnemesi gerektiği için sağlam bacağının üstüne biraz daha fazla bir süre basması gerekiyordu... Antrenmanlar Fox'un canını yakıyordu,  yapay bacağının üstüne daha az yatmasının sonucunda her iki bacağında da dayanılmaz bir basınç oluşuyordu... Ancak sonunda Fox, her koşunun yirmi dakika sonrasında artık ağrıları hissetmiyordu ve bu da Fox'un koşusunu inanılmaz derecede kolaylaştırıyordu...

Ağustos 1979'da Terry Fox, British Columbia'da düzenlenen bir maratona katıldı... Yarışı sonuncu bitirdi, kendisinden bir önceki sıradaki koşucudan yaklaşık 10 dakika geride olarak... Ancak sarfettiği çaba diğer koşuculardan alkış aldı... Bu maratondan sonra Fox, kafasında tasarladığı planı ailesi ile paylaştı... Annesi onun hevesini kırmıştı, Terry'ye karşı çıktı... Ancak daha sonra destek verecekti... Annesi: "Terry kendisine inanan, destekleyen ilk insan olacağımı beklemişti, ancak ben değildim, ben onu ilk hayal kırıklığına uğratan kişiydim.". İlk başlarda Terry Fox, önce 1 milyon dolar, daha sonra 10 milyon dolar toplamayı umuyordu... Ancak daha sonra, Kanada'da yaşayan 24 milyon nüfusun her bir kişisinden 1'er dolar elde etmeyi hedefini koydu...

15 Ekim 1979'da, Fox, Kanada Kanser Derneği'ne bir mektup yazarak amacını iletti ve bütçe istediğini dile getirdi... Kendi engelini kontrol altına alacağını ve ne olursa olsun koşusunu tamamlayacağını yazdı, her son kilometreyi "sürünerek gideceğini" bilse bile... Araştırmalar için neden paraya ihtiyaç duyduğunu ve kendi kanserle mücadele tecrübesini anlattı...

Fox gayretlerinin kanserle mücadelede öncü olacağına dair bir söz vermemişti ancak mektubunu şöyle sonlandırıyordu:
"Yardımınıza ihtiyacımız var. Dünyanın her yerinde, kanser kliniklerinde yatan hastaların mucizeye inanan insanlara ihtiyaçları var. Ben bir hayalperest değilim ve bunun kanser ile mücadele yolunda bir başlangıç olacağını da söylemiyorum. Ben mucizelere inanıyorum. Zorundayım."

Kanser Derneği bu mektubun üzerine Fox'u destekleyeceklerini belirttiler ve bu koşuyu yapacak durumda olduğuna dair Fox'tan bir kalp cerrahından tıbbi rapor getirmesini talep ettiler... Fox'a birçok atlette görülebilen Left Ventricular Hypertrophy - Kalp Büyümesi teşhisi kondu... Doktorlar Fox'a potansiyel riskleri anlattılar... Doktorlar ancak Fox'un kalp problemleri yaşadığı anda durmaya söz vermesi karşılığında koşusunu uygun göreceklerini belirttiler...

Daha sonra ikinci bir mektup da araç, koşu ayakkabıları ve birçok benzeri ekipman için kaynak sağlamak için gönderildi... Fox koşusu için bacağına takılacak bir takma bacak için de başka mektuplar yazdı... Ford şirketi kendisine bir karavan bağışladı... Imperial Oil firması ise yakıttan sorumlu olacaktı... Koşu ayakkabıları Adidas'tan getirildi... Fox bunların dışında yapılan bağışları kabul etmedi, koşusundan kar elde edilmesini istemiyordu...

Takvimler 12 Nisan 1980'i gösterdiğinde Maraton, Terry Fox'un ayaklarını Atlantik Okyanusu'na daldırıp, okyanusun sularını iki büyük şişeye doldurmasıyla başlıyordu... Fox bir şişeyi hatıra olarak saklamayı, diğerini ise koşusunu tamamladığında koşunun biteceği yer olan Pasifik Okyanusu'na dökmeyi planlıyordu... Fox koşusu boyunca Doug Alward ile birlikte olacak, karavanın sürüşünden ve yemeklerden Alward sorumlu olacaktı...

Fox, koşusunun daha ilk günlerinde ağır yağmurlar ve kar fırtınalarına denk geldi... İlk başta Terry Fox karşılamalardan ve gelen tepkilerden dolayı hayal kırıklığına uğramış olsa da, Newfoundland'e ulaştığında onu karşılayan 10.000 bölge sakini ve bağışlanan 10.000 doların üstünde para sayesinde cesaretlendi... Koşu boyunca, etraftan gelen tepkiler ve Fox'un hevesini kıran sebeplerden ötürü, grup Nova Scotia bölgesine ulaştığında, bir ekip ile Fox'u koruması için anlaşma yapıldı... 10 Haziran günü Fox ve grubu Quebec'e ulaştığında, o ve grubunun Fransızca bilmemesi ve Fox'un koşusundan rahatsız olup, onu yol dışına iten arabalar yüzünden zor anlar yaşadı... Ancak Montreal'e 22 Haziran günü ulaştığında, 8 kilometrelik yolunun üçte birini bitirmiş ve yaklaşık 200.000 dolarlık bir bağış toplamıştı... Fox'un bu koşusu ülkenin büyük bir otel zincirinin CEO'su olan ve aynı zamanda oğlunu da melanoma hastalığından dolayı kaybeden Isadore Sharp'ın ilgisini çekti... İmkansızı başarmaya çalışan Fox'a yardımcı olmaya karar verdi... Ona yiyecek ve konaklama için otellerinde ücretsiz hizmet sözünü verdi...